BORÇ ÖDEME TAAHHÜDÜNÜN GEÇERLİLİK ŞARTLARI VE DAMGA VERGİSİNİN TAAHHÜDÜN GEÇERLİLİĞİNE ETKİSİ

  • BORÇ ÖDEME TAAHHÜDÜNÜN GEÇERLİLİK ŞARTLARI VE DAMGA VERGİSİNİN TAAHHÜDÜN GEÇERLİLİĞİNE ETKİSİ

    BORÇ ÖDEME TAAHHÜDÜNÜN GEÇERLİLİK ŞARTLARI VE DAMGA VERGİSİNİN TAAHHÜDÜN GEÇERLİLİĞİNE ETKİSİ

    Çeşitli nedenlerle borçlarını ödeyemeyen birçok kişi, alacaklılar tarafından başlatılan icra takipleri ile ve söz konusu borçları tahsil etmek amacıyla yapılan haciz işlemleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Hakkında geçerli ve kesinleşen bir icra takibi bulunan borçlular da hacizden kurtulmak ve borcunu erteleyerek taksitler halinde ödemek için icra dosyasına taahhütte bulunmaktadır. Borç ödeme taahhüdüne ilişkin hükümler yürürlükte bulunan 2004 sayılı İcra İflas Kanunumuzun 111. Maddesinde ve 340. Maddesinde düzenlenmiştir.

    İİK Madde 111 – Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahhüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.

    Şu kadar ki borçlunun kâfi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.

    Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması hâlinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.

    Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.

    Madde 340 – (Değişik: 31/5/2005-5358/11 md.) 111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.

    Borçlu, icra takibine konu olan borcunu taksitle ödemek isteyebilir. İcra takibi sırasında borcun taksitle ödenmesi “hacizden önce taksitle ödeme” ve “hacizden sonra taksitle ödeme” şeklinde iki açıdan incelenebilir. Bu iki halde kanunun öngördüğü hükümler farklılık arz eder. Bu iki durumdan kısaca bahsetmek gerekirse; icra takibine uğrayan borçlu henüz mal ve haklarına haciz konulmadan önce borcunu taksitle ödemek isterse alacaklı ile karşılıklı olarak anlaşmak zorundadır. Yani hacizden önceki dönemde; kanun borçluya taksitle ödeme yapabilme konusunda tek taraflı herhangi bir hak tanımamış olduğundan, bu aşamada taksitli ödeme ancak alacaklının kabulü halinde mümkündür. Alacaklı ile borçlu borcun taksitle ödenmesi için şartlarını kendilerinin belirleyeceği sözleşme yapabilirler. İcra dairesinde yapacakları taksitle ödeme sözleşmesi süresince haciz istenemez ancak haciz isteme süresi de işlemez. Hacizden sonra ise; borçlu kanunun aradığı şartlar dâhilinde taksitle ödeme yapmak isterse; alacaklının muvafakatine gerek olmadan borcunu taksitle ödeyebilir. Bunun için borçlunun taksitle ödeme taahhüdünün, alacaklının satış talebinden önce olması, borçlunun yeteri kadar malının haczedilmiş olması, her taksitin borcun dörtte birinden az olmaması, ilk taksitin hemen ödenmesi ve kalan taksitlerin en geç aydan aya verilmek suretiyle, ödeme süresinin üç aydan fazla olmaması gerekir. Bu şartlara uygun bir taksitle ödeme taahhüdü, alacaklının kabulüne gerek olmadan icra takibini durdurur. Borçlu taksitlerden birini ödemezse icra takibine kaldığı yerden devam edilir, yani alacaklının talebi üzerine hacizli mallar satılır.

    İcra İflas Kanunumuzda taahhüt içeriğinde hangi kalemlerin yer alması gerektiği açıkça hüküm altına alınmamıştır. İcra dosyasına taahhütte bulunacak borçlunun ve alacaklı tarafın geçerli bir taahhüt düzenleyebilmesi için dikkat etmesi gereken önemli hususlar bulunmaktadır. Aksi halde bu taahhüdün hukuki geçerliliği bulunmayacaktır.

    İcra müdürlüğü nezdinde alınan borç ödeme taahhüdünün hukuken geçerli bir taahhüt olabilmesi için Yargıtay tarafından da belirtilen birtakım zorunlu unsurların yer alması gerekmektedir. Bu kapsamda Yargıtay, cezai yaptırımı bulunan icra taahhüdünün ayrıntılı ve açık bir şekilde düzenlenmesine önem vermektedir.

    Taahhüdün hukuken geçerli olması için; toplam borç miktarı, asıl alacak, takip tarihinden taahhüt tarihine kadar işlemiş faiz, taahhüt tarihinden son taksit tarihine kadar işlemiş faiz, vekâlet ücreti, icra harç ve giderlerinin ayrıntılı belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerekmektedir.

    Ayrıca belirtmek gerekirse; uygulamada alacaklı taraf, alacağında indirim yaparak borçlu ile anlaşma sağlayabilmektedir. Bu durumda; eğer işlemiş ya da işleyecek faizlerde indirim yapıldıysa bu faizlerden, ayrıca asıl alacak miktarında indirim yapıldıysa indirim yapılan miktardan feragat edilmesi ve bu feragat beyanının taahhüt tutanağında yer alması gerekmektedir. Aksi halde, hukuken geçerli bir taahhüt söz konusu olmayacaktır.

    EMSAL YARGITAY KARARLARI;

    “T.C YARGITAY 19.Ceza Dairesi 2019/ 618 E.  2019 / 1126 K. 30.01.2019 TARİHLİ KARARI;

    Dosya kapsamına göre, 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiğinden, 27/04/2017 tarihli taahhütnamede takip öncesi ve sonrası faiz ayrı ayrı gösterildiği halde, taahhüt tarihinden son taksit tarihine kadar işleyecek faizin gösterilmediği ve alacaklının son ödeme tarihine kadar işleyecek faizden feragat beyanının da yer almadığından belirsizlik bulunduğu ve taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraati yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

    Borçlu .... ’un 27.04.2017 tarihli ödeme taahhüdü incelendiğinde, şikayete konu icra takip dosyasının sürelerden feragat edilmek suretiyle kesinleştirildiği, icra takip tarihi ile taahhüt tarihininde aynı tarih olması nedeniyle faiz işlemediği, gösterilen 795,00 TL faizinde taahhüt tarihi olan 27/04/2017 tarihinden son ödeme tarihi olan 15.01.2018 tarihine kadar işleyecek kademeli olarak hesaplanmış faiz olduğunun anlaşılması karşısında, işlemiş veya işleyecek faiz konusunda bir belirsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, 30/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”

    T.C YARGITAY 19.Ceza Dairesi 2018/ 7961 E. 2018 / 12825 K. SAYILI 05.12.2018 TARİHLİ KARARINDA;

    ÖZET: faizin hangi dönemleri kapsadığının net olarak belirtilmediği, bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğundan taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle, itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

    (2004 S. K. m. 340) (5271 S. K. m. 309)

    Dava: Borçlunun ödeme şartını ihlâl suçundan sanık ...'ın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair Ürgüp İcra Ceza Mahkemesinin 24/05/2016 tarihli ve 2016/11 Esas, 2016/40 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Ürgüp Asliye Ceza Mahkemesinin 28/06/2016 tarihli ve 2016/83 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 08/11/2018 gün ve 94660652-105-50-1884-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/11/2018 gün ve KYB.2018/91109 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.

    Anılan ihbarnamede;

    Dosya kapsamına göre, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlâl suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekâlet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği, Ürgüp İcra Dairesinin 2015/505 Esas sayılı dosyasından düzenlenen 15/05/2015 tarihli ödeme emrinde asıl alacağın 23.000,00 Türk lirası (çek bedeli), toplam alacağın ise işlemiş faiz, çek tazminatı ve komisyon bedeli ile birlikte 26.470,95 Türk lirası olarak belirtilmesine karşın, 09/06/2015 tarihli taahhütnamede alacak miktarının 31.042,48 Türk lirası ve asıl alacak miktarı 26.470,95 Türk lirası olarak belirtilmek suretiyle çelişki oluşturulduğu, ayrıca anılan taahhütnamede faiz miktarı 1.610,00 Türk lirası olarak belirtilmiş ve son ödeme tarihine kadar faiz dahil toplam alacak 34.986,91 Türk olarak gösterilmiş ise de; anılan faizin hangi dönemleri kapsadığının net olarak belirtilmediği, bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğundan taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle, itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Ürgüp Asliye Ceza Mahkemesinin 28/06/2016 tarihli ve 2016/83 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkında ödeme şartını ihlal eyleminden dolayı hükmolunan tazyik hapsinin kaldırılmasına, 05/12/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi. “

    T.C YARGITAY 11.Ceza Dairesi 2014/ 2326 E. 2014 / 2512 K. SAYILI 13.02.2014 TARİHLİ KARARI;

    ÖZET: Sanığın taahhüdünü içeren tutanakta ödenmesi gerekli toplam borç miktarının tüm fer'ileri ile birlikte hesaplanıp açıkça gösterilmesi gerektiği, takip masrafları ile taahhüt tarihine kadar işlemiş faiz alacağının taahhütte açıkça yer almadığı gibi bunlardan feragat edildiğine dair alacaklı vekilinin beyanının da olmadığı, dolayısıyla söz konusu taahhüdün hukuken geçersiz olduğu ve sanığa isnat edilen suçun oluşmadığı nazara alınmadan, itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

    (2004 S. K. m. 340) (5271 S. K. m. 309)

    Dava ve Karar: Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 09/12/2013 gün ve 2013/18498/75000 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 25/12/2013 gün ve KYB.2013/398784 sayılı ihbarnamesi ile;

    Borçlunun ödeme şartını ihlal suçundan sanık ...hakkında yapılan yargılama sonucunda beraatine dair ...5. İcra Ceza Mahkemesinin 26/01/2012 tarihli ve 2011/684 Esas, 2012/29 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile sanığın 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin ...6. İcra Ceza Mahkemesinin 14/06/2012 tarihli ve 2012/70 Değişik İş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;

    Sanığın taahhüdünü içeren 03/02/2011 tarihli tutanakta ödenmesi gerekli toplam borç miktarının tüm fer'ileri ile birlikte hesaplanıp açıkça gösterilmesi gerektiği, takip masrafları ile taahhüt tarihine kadar işlemiş faiz alacağının taahhütte açıkça yer almadığı gibi bunlardan feragat edildiğine dair alacaklı vekilinin beyanının da olmadığı, dolayısıyla söz konusu taahhüdün hukuken geçersiz olduğu ve sanığa isnat edilen suçun oluşmadığı nazara alınmadan, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:

    Sonuç: İncelenen dosya içeriğine, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, ...6. İcra Ceza Mahkemesinin 14.06.2012 gün ve 2012/70 Değişik İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu konuda CMK'nun 309/4-d maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkında hükmolunan tazyik hapsi cezasının çektirilmemesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.”

     

    DAMGA VERGİSİNİN İCRA TAAHHÜDÜNÜN GEÇERLİLİĞİNE ETKİSİ

    Son zamanlarda bir kısım İcra Müdürlükleri tarafından, taahhütname düzenlenirken öncelikle anlaşma sağlanan toplam miktar üzerinden damga vergisi yatırılması talep edilmekte ve bu vergi yatırılmadan taahhüde imza atılmamaktadır. Son birkaç yıldır bazı İcra Müdürleri tarafından damga vergisi ödemesi dikkate alınarak taahhüt imzalanmaktadır. Bu durumda taahhüt belgesinden dolayı talep edilen damga vergisinin taahhüdün geçerliliğine etki edip etmeyeceği sorunu ortaya çıkmaktadır.

    Öncelikle; son zamanlarda ödenmesi zorunlu tutulan ve taahhüt miktarı üzerinden alınan damga vergisi tahakkukunun açıklanması gerekmektedir. Zira İcra Müdürlükleri tarafından da taahhüde istinaden damga vergisi alınması gerekip gerekmediği tartışmalı hale gelmiştir.  

    İcra taahhütnamesinin damga vergisine tabi olup olmadığı yönünde Gelir Kanunları Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü’ nün 97895701-155[2018/179]-E.950882 sayılı, 25.10.2018 tarihli “İcra dairesine ibraz edilen kağıtların vergilendirilmesi” başlıklı özelgesinde; mahiyeti itibarıyla taahhütname olan ve belirli bir parayı ihtiva eden kağıtların 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 fıkrası uyarınca bir nüsha üzerinden nispi damga vergisine tabi tutulması gerektiği, damga vergilerinin kağıdın düzenlenmesinden önce peşin olarak ödenmesi gerektiği, verginin ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda İcra Müdürlüğünün sorumluluğu bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir.

     

    T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

    İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

    Gelir Kanunları Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

    Sayı:97895701-155[2018/179]-E.950882  25.10.2018

    Konu : İcra dairesine ibraz edilen kağıtların vergilendirilmesi

    İlgi (a) ve (c)'de kayıtlı özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, icra takip dosyalarındaki dosya borcuna istinaden alacaklının vekili ve borçlu tarafından tanzim edilen veya dairenizde düzenlenen, ödeme planı, taksit tutarları ve ödeme tarihlerini içeren … esas sayılı "Taahhütname Tutanağı" başlıklı kağıt ile …, … esas sayılı kağıtların damga vergisine tabi olup olmadığı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

    488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu, resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisinin kişiler tarafından ödeneceği; 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılarak buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı, kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı, mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı; 5 inci maddesinde (6728 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi ile değişen hali), bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kâğıtlardan nispi vergiye tabi olanların sadece bir nüshasının damga vergisine tabi olacağı; 8 inci maddesinde, bu Kanunda yazılı resmi daireden maksadın, genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu, bu dairelere bağlı olup ayrı tüzel kişiliği bulunan iktisadi işletmelerin resmi daire sayılmayacağı; 10 uncu maddesinde, damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olacağı, belli para teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceği; 24 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında, resmi daireler veya noterlerce düzenlenerek kişilere verilen veya dairede bırakılan ve damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kağıtların vergisinin mükelleflere, cezasının düzenleyenlere ait olacağı, beşinci fıkrasında, vergi ve cezanın, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kağıtları düzenleyenlerden alınacağı; 26 ncı maddesinde ise, resmi dairelerin ilgili memurlarının kendilerine ibraz edilen kağıtların damga vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tespit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecbur olduğu hükümlerine yer verilmiştir.

    Kanuna ekli (1) sayılı tablonun "I.Akitlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümünün A/1 fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin nispi damga vergisine tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır.

    Diğer taraftan, 44 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin "1-Genel bütçeli dairelerle kişiler arasında düzenlenen kağıtlara ilişkin damga vergisi uygulaması" başlıklı bölümünde, genel bütçeli daireler ile kişiler arasında düzenlenen kağıtlara (ihale kararları hariç) ait damga vergisinin, anılan dairece kağıdın mahiyeti ve nispi veya maktu vergi tutarını gösteren formüle edilmiş bir yazıyla, kişinin tabi olduğu ödeme usulüne bakılmaksızın, kişiler tarafından, kağıdın düzenlenmesinden önce peşin olarak, genel bütçeli idarelere hizmet veren saymanlıklara veya mükellefin gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesine makbuz karşılığı ödeneceği hususları düzenlenmiştir.

    Buna göre, genel bütçeli daire olan icra müdürlüğünüz ile kişiler arasında düzenlenen kağıtlara (ihale kararları hariç) ait damga vergisinin, kişinin tabi olduğu ödeme usulüne bakılmaksızın, kişiler tarafından, kağıdın düzenlenmesinden önce peşin olarak ödenmesi gerekmekte olup, verginin ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda müdürlüğünüzün sorumluluğu bulunmaktadır.

    Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, özelge talep formu ekinde yer alan … esas sayılı "Taahhütname Tutanağı" başlıklı kağıt ile …, … esas sayılı kağıtların incelenmesinden, borçlunun borcunu ödemeyi taahhüt ettiğine, alacaklı vekilinin de borçlunun ödeme taahhüdünü ve miktarını kabul ettiğine ilişkin hükümler içerdiği, icra müdürü ile borçlu ve alacaklı vekili arasında düzenlendiği anlaşılmış olup, mahiyeti itibarıyla taahhütname olan ve belli parayı ihtiva eden söz konusu kağıtların 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 fıkrası uyarınca bir nüsha üzerinden nispi damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

    Bilgi edinilmesini rica ederim.”

    İlgili özelge sonrasında, bazı İcra Müdürlüklerince taahhüt belgesi imzalanmadan taahhüt edilecek miktar üzerinden binde 9,48 oranında tahakkuk eden damga vergisi ödemesi yaptırılmaktadır. Ancak uygulamada bu özelge dikkate alınmadan İcra Müdürü tarafından imzalanan taahhütnameler de bulunmaktadır. Bu durumda, tahakkuku zorunlu olduğu bildirilen damga vergisinin ödenmemesi nedeniyle taahhüdün geçerli olup olmayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. İcra taahhüdünün hukuken geçerli olabilmesi için şartlar kanunda açıkça düzenlenmediğinden Yargıtay’ın konu hakkında oluşturduğu içtihatların dikkate alınması gerekecektir. Yargıtay bu konu hakkında; taahhüdün damga vergisi ödemesi yerine getirilmeden İcra Müdürü tarafından imzalanmasının başlı başına taahhüdün geçerliliğini etkilemeyeceğini kabul etmektedir. Dolayısıyla; damga vergisi alınmaması nedeniyle sorumluluk İcra Müdürlerinde olup bu sorumluluk yerine getirilmeyerek (damga vergisi ödetilmeden) taahhüdün imzalanması taahhüdün geçerliliğini etkilememektedir.

    EMSAL YARGITAY KARARI:

    T.C YARGITAY 19.Ceza Dairesi 2016/ 9666 E. 2016 / 20446 K. SAYILI 14.07.2016 TARİHLİ KARARI;

    “Borçlunun ödeme şartını ihlâl suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda sanığın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair ... İcra Ceza Mahkemesinin 02/04/2015 tarih ve 2015/122 Esas, 2015/168 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin ... İcra Ceza Mahkemesinin 19/06/2015 tarih ve 2015/67 Değişik İş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 26/04/2016 gün ve 2460 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/05/2016 gün ve KYB. 2016-185467 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.

    Anılan ihbarnamede;

    Sanığın taahhüdünü içeren 26/03/2014 tarihli tutanağa göre, İcra Müdür Yardımcısı tarafından % 9,48 oranında taahhüt damga vergisinin tahsili ile yerinde görülen talep gibi işlem yapılmasına karar verilmiş olması ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 16/12/2014 tarihli ve 2014/24798 esas, 2014/30536 sayılı kararı ile onanan ... İcra Hukuk Mahkemesinin 23/05/2014 tarihli ve 2014/419 esas, 2014/421 sayılı kararında “belirli parayı ihtiva eden taahhütnamelerin damga vergisine tabi olacağından bahisle ödeme taahhüdünde de sözleşme damga vergisinin alınması gerektiği ve bu verginin henüz ödenmediğine” hükmedilmiş olması karşısında, şeklen tamamlanmamış olan söz konusu taahhüdün hukuken geçersiz olduğu ve sanığa isnad edilen suçun oluşmadığı nazara alınmadan, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

    İcra ve İflas Kanununda taksitle ödeme taahhüdü konusunda belirli bir şekil öngörülmediğinden, ödeme taahhüdünün İcra Dairesinde sözlü veya yazılı olarak yapılması olanaklıdır.

    Borçlu ve alacaklı tarafından kararlaştırılan taksitle ödeme taahhüdünü ihtiva eden tutanağın hukuken geçerli olabilmesi için borçlunun, alacaklının ve icra müdürü veya yardımcısı ya da katibin imzası ile düzenlenme tarihini taşıması, ödenmesi taahhüt edilen borcun toplam miktarını açıkça göstermesi şarttır. İcra müdürlüğü yetkilisinin tutanağı imzalaması, İcra ve İflas Kanunu’nun 8. maddesi gereğince tutanağın aleniyeti ve ispat kuvvetinin gereğidir. İmza sözleşmenin değil, tutanağın geçerlilik şartıdır. İcra müdürü taahhütte taraf olmadığından taahhüdün içeriğine müdahale edemez.

    İcra müdürünün borçlu ve alacaklı tarafından kararlaştırılan ödeme taahhüdüne kamu alacağı olan “% 9,48 oranında taahhüt damga vergisinin tahsili ile” şerhini yazarak taahhütnameyi imzalaması ve bu şartın yerine getirilmemesi ödeme taahhütnamesini geçersiz hale getirmez. Bu itibarla, usulüne uygun olarak düzenlenmiş ödeme taahhüdünü ihlal eden sanık hakkındaki mahkemenin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 14.07.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

    06.03.2020

    AV. DURUKAN SİPAHİ